Konuşma

      17 Ekim 2014'teki çalıştayda yapılan konuşmaların metinlerine aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.

ÇALIŞTAY AÇIŞ KONUŞMASI
Yıldırım Kılınçaslan (Düzenleme kurulu adına; Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği Başkanı)
     Değerli Konuklar, Sevgili Gençlerimiz,
     Ocak 2014’te düşünce olarak, Mart 2014’ten başlayarak da eyleme dönüştürdüğümüz ve bugün de çalışmalarımızın, emeklerimizin, fikir ve görüşlerimizin ortaya döküleceği 17 Ekim 2014.
     Bu fikirlerin gerçekleştirilebilmesi için ilk günden başlayarak birlikte olduğumuz, Dil Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi, Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği ve Ulusal Eğitim Derneğinden oluşan düzenleme kurulu ve bizlere engin bilgi ve deneyimleriyle yol gösteren, destek veren danışma kurulumuzun değerli üyeleri adına hepinize “hoş geldiniz” diyorum.
Yazının tümü için tıklayınız: Çalıştay Açış Konuşması 

CUMHURİYET DÖNEMİ ÖNDERLERİNDEN MUSTAFA NECATİ'YE FELSEFİ BAKIŞ
Funda Demirel ("Mustafa Necati Anlama Konuşması")
      O, Gazi Mustafa Kemal’in devrim takımının ön sıralarında bulunan pek az kişiden biridir. Toplumsal ruhbilim (sosyal psikoloji) önder tipteki kişilerin özelliklerini şöyle tanımlar: Atılımcı, yapıt yaratan, insanları samimiyetle, içtenlikle seven ve takımındakilerle, iş arkadaşlarıyla bütünleşebilen, kendi kişiliklerini, ereklerini örgütlerine ve örgütlerindekilere benimsetmek gücüne sahip olan kişilerdir.
     Necati sözde değil, gerçekten üstün insansever, insancıl (hümanist) bir adamdı. Sözde değil gerçek bir Atatürkçü, bir önder, gerçek bir devrimci ve halkçı, gerçek bir yurtsever, gerçek bir dost ve gerçek bir öğretmendi. Sözcüğün tüm anlamıyla tam adam, yetkin adamdı.
Yazının tümü için tıklayınız: Mustafa Necati'ye Felsefi Bakış 

REŞİT GALİP BEY
Mert Aşkaroğlu ("Reşit Galip Anlama Konuşması")
     Atatürk, Dolmabahçe'de düzenlenen bir yemekte Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'i sert bir dille eleştiren Reşit Galip'e "Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin," demişti. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip "Burası sizin değil, milletin sofrası; oturmak benim de hakkım," karşılığını verince Atatürk "Öyleyse biz kalkalım" diyerek masayı terk etmişti.
     Bu olaydan birkaç ay sonra Mustafa Kemal Paşa, Reşit Galip'in bir konferans vereceğini Ankara Radyosundan duyunca, o akşam hiç kimseyi çağırmadı ve sofra kurdurmadı. Radyoyu açarak konferansı beklemeye başladı. Konu “Halkevleri ve Devrimler”'di. Bir ara Reşit Galip'in ağzından şu sözler döküldü:
Yazının tümü için tıklayınız: Reşit Galip Bey 

OKURYAZARLIK "OKURYAZARLIK" MIDIR?
Prof. Dr. Sedat Sever (Çağrılı Konuşmacı)
     Okuryazarlık “okuryazarlık” mıdır? Yanıtımız, hiç duraksamadan “Hayır!” Bu “hayır”ın bilimsel gerekçelerini çerçevelemeye çalışacağım.
     Bir yargıyla başlayalım: “Kafalarımız, düşüncelerimiz yön değiştirebilsin diye yuvarlıktır” (Pcabia). Bu kafa eğer yön değiştirebilecekse önce özgür olması gerekiyor.
     Dil, bir düşünme, bir iletişim aracı; sözcüklerle, sözcüklerin yerini tutan kavramlarla düşünürüz. Kavram sayısı ve o kavram sayısının bellekte örgütlenme yeterliği, özgür düşüncemizin temel bir bileşkesidir. Eğer gerçekten toplumsal değişim sürecine ilişkin göndermelerde, belirlemelerde bulunacaksak önce belleğin eğitilmesi, belleğin beslenmesi gerekiyor; yüreğin de sevgi üretmesi gerekiyor. 
Konuşmanın tümü çalıştay kitabında yayımlanacaktır. 

HASAN ÂLİ YÜCEL'İ ANLAMAK
Özlem Kanat Soysal ("Hasan Âli Yücel'i Anlama Konuşması")
     Sayın konuklar, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Birçok kuruluşunun bir araya gelerek gerçekleştirdiği bu toplantıda olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Buna karşın Hasan Âli Yücel gibi yaşamöyküsünün her bir adımı okuryazarlığa hizmet etmiş bir kültür insanını anlama konuşması yapmanın güçlüğünü de yaşıyorum.
     Hasan Âli Yücel’e ilişkin onlarca çalışma yapılmış; bu güzel, aydınlık yürekli, insan ceketli öğretmen birçok yönüyle tartışılmıştır. Ne mutlu ki ananları, belleğinde canlı tutanı çoktur Yücel’in… Kuşkusuz bu çokluk onun en önemli mirasıdır. Bu denli anılması, Hasan Âli Yücel denince yüzlerde bir gülümseme, yüreklerde bir iç geçirme olması bugün hâlâ onun varsıl mirasının yaşadığını gösterir.
Yazının tümü için tıklayınız: Hasan Âli Yücel'i Anlamak 

TONGUÇ BABA
Osman Can Tekin ("İsmail Hakkı Tonguç Anlama Konuşması")
     Tonguç, milli eğitimin başına gelen az sayıdaki başarılı insanlardan biridir. Yaklaşık on bir yıllık bir sürede özellikle köylerde olmak üzere ülkenin eğitim düzeyini bir üst basamağa taşımayı; yeni yolların, yeni amaçların önünü açmayı başarmıştır. Peki neden başka biri değil de İsmail Hakkı Tonguç bunu başarmıştır? Neden Tonguç gelene dek koltuğun adı sürekli değişmekteyken o 11 yıl görevde kalmıştır? Sanırım, bu soruların yanıtı bize Tonguç’un başarısını anlatacak.
     Halkçı Olmak, Halkçı Düşünmek
     İsmail Hakkı Tonguç gerek çalışma yaşamı gerek toplumsal yaşamında Atatürk ilkelerine bağlı biridir. Zaten sonradan Cumhuriyet Halk Partisinin belirtkesi olan altı oklu simgenin de yaratıcısıdır.
Yazının tümü için tıklayınız: Tonguç Baba 

OKUMA KÜLTÜRÜ
Çiğdem Ülker (Çağrılı Konuşmacı)
      Bu toplantıya “Okuryazarlık Çalıştayı” adını vererek dikkatimizi bu konuda yoğunlaşmaya çağıran çalıştayın değerli katılımcıları, konuyu çeşitli açılardan irdeleyerek gün boyu farklı açılımlara taşıdılar bizi. 
      Okuryazar olmanın bilimsel boyutu, ülkemizin okuryazarlık çıkmazı, eğitim sistemimizin okuyan insan olmaya yönlendirememesi, okumaz bir toplum olmanın acı sonuçları, konunun bazı alt başlıklarıydı.
      Türkçede “okur olmak, yazar olmak ve okuryazar olmak” deyişleri temel olarak alfabeyi tanımak, harfleri birbirine ulamayı becermek , onları seslendirebilmek vurgusunu taşıyor. Elbette insan türünün gelişmesinde, hem tarihsel hem de bireysel anlamda en önemli duraklardan biridir bu: Okuyabilmek ve yazabilmek...  
Yazının tümü için tıklayınız: Okuma Kültürü