Osman Can Tekin: Tonguç Baba

     17 Ekim 2014'teki çalıştayda "İsmail Hakkı Tonguç Anlama Konuşması"nı yapan ÇYDD gençlerinden Hacettepe Üniversitesi Kastamonu Tıp Fakültesi Öğrencisi Osman Can Tekin'in "Tonguç Baba" başlıklı konuşması.
* * *
     Tonguç, milli eğitimin başına gelen az sayıdaki başarılı insanlardan biridir. Yaklaşık on bir yıllık bir sürede özellikle köylerde olmak üzere ülkenin eğitim düzeyini bir üst basamağa taşımayı; yeni yolların, yeni amaçların önünü açmayı başarmıştır. Peki neden başka biri değil de İsmail Hakkı Tonguç bunu başarmıştır? Neden Tonguç gelene dek koltuğun adı sürekli değişmekteyken o 11 yıl görevde kalmıştır? Sanırım, bu soruların yanıtı bize Tonguç’un başarısını anlatacak.
     Halkçı Olmak, Halkçı Düşünmek
     İsmail Hakkı Tonguç gerek çalışma yaşamı gerek toplumsal yaşamında Atatürk ilkelerine bağlı biridir. Zaten sonradan Cumhuriyet Halk Partisinin belirtkesi olan altı oklu simgenin de yaratıcısıdır. Tüm ilkelerden ödün vermemekle birlikte en çok değer verdiği, çalışmalarına taban yaptığı ilke halkçılıktır. Halkın varsılı yoksulu, kentlisi köylüsü, kadını erkeğiyle yalnızca aynı haklara sahip olmasını değil, haklarını aynı oranda kullanabilmesi, aynı olanaklara sahip olması gerektiğini savunur.
     Tonguç, en çok halkın destek bulamayan kesimine destek olmuş, en çok onlar için çabalamıştı. O dönemde halkın yaklaşık % 80’i köylerde olmasına karşın köylerde öğretmen, okul bulmak çok ender bir durumdu ki onlar da alfabeyi öğretip ezbere birkaç bilgi vermekten ileri gidemiyordu.
     İsmail Hakkı Tonguç ilköğretimin başına geldiğinde köye ve ulus yapısına uygun, uyumlu ilköğretimi aramaya başladı. Olaya bakışını geliştirmek, yeni fikirler bulmak için Avrupa’daki köy eğitimlerini, ilköğretimi incelemeye başladı, birçok Avrupa ülkesini gezdi. Yurda dönüp köylerimizin gereksinimlerini, bu gereksinimleri eğitimin katkısıyla nasıl çözeceğini düşündü. İşte bu düşüncelerde “Köy Enstitüleri” oluşmaya başlamıştı bile.
     Derslik eksiği çeşitli fonlarla, halkın desteği ve işgücüyle bir biçimde çözüme kavuşturulabilirdi; ama asıl sorun eğitmen ve öğretmen eksiğiydi. Ayrıca bu eğitmen ve öğretmenler köy işlerinden anlamalı, köylüye bilgisiyle yol gösterici olmalıydı. Bu sorunun ivedi çözümü için Köy Öğretmen ve Eğitmen okulları açıldı. Bu okullar köylerden öğrenci alarak yine köylere yetişmiş eğitim elemanı sağlamaya başladı.
     Halkçı, İşlevsel Eğitim Dizgesi
     Tonguç’un yaptığı eğitim sistemi ezberden uzak hatta deneyseldi. Tonguç’un en sevmediği bilgi, kimseye yararı olmayan, kullanılamayan bilgiydi. Bu yüzden çocuklara yazılı bilgilerin yanında köy ve meslek yaşamında işe yarayacak bilgiler vermeye, bunun yanında sanatsal yönlerini güçlendirmeye çalışıyordu.
     Tonguç, çalışmaları sırasında elbette zorluklarla karşılaştı; özellikle kız öğrencileri okula kazandırmak konusunda. Aileler kızları okutmak istemiyordu. Bununla ilgili olarak tüm eğitim görevlilerinden kız öğrencileri okula kazandırmak için çalışmalarda bulunmasını istedi. Ev ev gezildi, aileler ikna edilmeye çalışıldı. Hatta bazı yerlerde kız çocuğunu okula verenlerin erkek çocuğu okula sınavsız alındı. Bu girişimlerle okullardaki kız öğrenci sayısı arttı; ama bu konuda yapılması gereken daha birçok iş vardı.
     Köy Enstitülerinin işe yarar olması yeni kapıları açtı. “Yüksek Köy Enstitüleri” gündeme geldi; köy çocuklarına lise ve yükseköğrenim yolu açıldı. Köyün yetenekli çocukları, ilerleme ve ülkesi için söz sahibi olma olanağı buldu.
     O günlerde kırsal kesimin tek sorunu eğitim değildi. Örneğin tarım çok ilkeldi, makineleşmekten çok uzaktı. Enstitülerde makineyi anlamayı öğretmeyi, bu yolla halka yaymayı denedi. Diğer bir sorun, belki de en büyüğü, sağlıktı. O dönemde kentte bile doktor, sağlık çalışanı bulmak çok zordu ki köylerde olanaksızdı denebilir. 1943’te kabul edilen yasayla Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları, Köy Enstitülerinin üçüncü sınıfını başarıyla bitirenler arasından seçilip iki yıllık özel eğitimden sonra göreve başladı. O güne kadarki en hızlı sağlık personeli yetiştirme, köy gereksinimlerini giderme eylemi ne yazık ki 1950’de son buldu. Yetişen sağlık çalışanları köyler için büyük bir hizmet olmuş, köy sağlığının olumlu yönde gelişmesine yol açmıştır. Bunda Köy Enstitülerinin kurucusu olan Tonguç’un çok önemli rolü olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
     Tonguç, yalnızca köylerde değil, kentlerde de birçok okul açmıştır. O günün maddi olanaksızlıklarında sırtını halka dayayıp alınan bağışlarla pek çok ilkokul ve ortaokul açmayı başarmıştır.
     Tonguç’un çözüm bulmaya çalıştığı diğer bir sorun da öğretmenlerin geçimini sağlayacak düzgün bir yapılanma olmayışıdır. Tonguç’un yaşama geçirdiği Köy Öğretmenleri Emekli Sandığı, köy öğretmenlerinin emekli olmasını sağlayarak bugünün emekli sandığının temelini atmıştır. Daha sonra Köy Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile İlkokul Öğretmenleri Yapı Sandığının kurulmasına öncülük ederek öğretmenler için günümüz sağlık sigortası ve lojman gereksinimlerini gidermeyi hedeflemiştir. Tonguç’un bu çalışmalarından örgütlenmeye, demokratik hak aramaya önem veren bir yapısı olduğunu anlıyoruz.
     Tonguç, kendisine milletvekilliği teklifi gelmesine karşın emek adamı olarak kalmayı yeğlemiştir; ancak siyaset onun peşini bırakmamış, dönemin siyasal kaygılarından ötürü Tonguç görevden alınmış, siyasal yapının değişmesinden sonra resmen bir sürgün hayatı yaşamıştır. Suçlandı, itelendi, önü kesildi ve yıllar harcandıktan sonra “suçsuzsun” dendi. 16 Şubat 1954’te emekliliğini elde etti. Son günlerine doğru yine siyasal kargaşaların ardından yeni bir anayasa hazırlanıyordu; son günlerinde eğitim için bir şey yapmalıydı. O da hazırlanmakta olan anayasaya girmesi için eğitimle ilgili maddeleri saptayarak tez elden kimi kişilere ulaştırdı.
     Tonguç, 23 Haziran 1960’ta yaşama gözlerini yumdu; ama en uzak köylerde yetiştirdiği yüzlerce öğretmen, okumuş ve okumakta olan binlerce öğrenciyle yaşamaktadır.
     Sözü, Hasan Âli Yücel ve Yaşar Kemal’in sözleriyle bitirmek istiyorum. “Tonguç, zekâca taze, düşünüşçe yeniydi. Onun için daima devrimci kaldı. (H.Â. Yücel) “Sonuna kadar iyi şeylere inanmış insan kadar hiç kimse güçlü değildir. Tonguç Baba kadar hiç kimse güçlü değildir! (Y. Kemal)”