Funda Demirel: Mustafa Necati'ye Felsefi Bakış

     17 Ekim 2014'teki çalıştayda "Mustafa Necati Anlama Konuşması"nı yapan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimin Kültürel Temelleri Bölümü Eğitim Felsefesi Anabilim Dalı Doktora Öğrenci Funda Demirel'in "Cumhuriyet Dönemi Önderlerinden Mustafa Necati'ye Felsefi Bakış" başlıklı konuşması.
* * *
     Giriş
     O, Gazi Mustafa Kemal’in devrim takımının ön sıralarında bulunan pek az kişiden biridir. Toplumsal ruhbilim (sosyal psikoloji) önder tipteki kişilerin özelliklerini şöyle tanımlar: Atılımcı, yapıt yaratan, insanları samimiyetle, içtenlikle seven ve takımındakilerle, iş arkadaşlarıyla bütünleşebilen, kendi kişiliklerini, ereklerini örgütlerine ve örgütlerindekilere benimsetmek gücüne sahip olan kişilerdir.
     Necati sözde değil, gerçekten üstün insansever, insancıl (hümanist) bir adamdı. Sözde değil gerçek bir Atatürkçü, bir önder, gerçek bir devrimci ve halkçı, gerçek bir yurtsever, gerçek bir dost ve gerçek bir öğretmendi. Sözcüğün tüm anlamıyla tam adam, yetkin adamdı. Onun için görevde bulunduğu (20 Aralık 1925-1 Ocak 1929) üç yıl on gün gibi kısa bir süre içerisinde Türk öğretmeninin gönlünde unutulmaz adam sevgili Bakan olarak yerini almıştır. Peki, nasıl oluyordu da üç yıl on gün gibi bir sürede tüm o yokluğun, yoksunluğun, yoksulluğun, yıkılmışlığın, karanlığın içerinde bir yıldız gibi parlamış, çevresini aydınlatmıştı? Mustafa Necati’nin özünde bulunan neydi? Bu sorunun yanıtını antik çağ filozoflarından aktaralım:
     Erdem, doğru eğitim ve uygulamalar yoluyla bilgelik kazanarak koşullara uygun davranışları sergileyecek insan olma ya da böyle bir insana dönüşme meselesidir.
     Yunanlar dört ana erdemden söz ederler: cesaret, adalet, ölçülülük (kendine hâkim olma) ve zekâ (pratik akıl). Platon ve Aristoteles’e göre en önemli öğreti “erdemlerin birliği”dir. Aristoteles’e göre tüm bu erdemlerin elde edilmesi ve geliştirilmesi durumunda hepsinden üstün olan “yüce gönüllülük” ortaya çıkar. Yüce gönüllü adam, yani yaşamda seçkin bir konumu olan ve büyük şeyleri hak eden bir adam, başkalarına yararı dokunması için can atan, kendisine yarar sağlanması konusunda isteksiz, gerektiğince, ölçüsünde gurur sergileyen ve aşırı alçakgönüllülük göstermeyen insandır.
     İşte, Mustafa Necati’nin sahip olduğu bu yüce gönüllülüğün somutlaşmış hallerini, biz onun burada özetle söz edeceğimiz çalışmalarında ve diğer tüm başarılarında görmekteyiz.
     Mustafa Necati'nin Çalışmaları
     Mustafa Necati’nin devlet adamı olarak özelliklerini sıraladığımızda en belirgin niteliğinin kararlı, tedbirli ve her konuyu uzmanlarına bırakan, bilime ve bilimsel düşünceye saygılı bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir. Bakanlıkta önemli konular incelenir, görüşülür ve tartışılırken sonunda “bunu bir de hocalara soralım bakalım onlar ne diyorlar” der, önemli konularda öğretmenlerin düşüncelerini almadan karara varmazmış. Bu sözlerden daha iyi anlaşılıyor ki öğretmenin erkin düzeyi, öğretmenlik sanatı, öğretmenlik bilinci, geniş ve güçlü öğretmen örgütlenmesi, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün olduğu gibi Mustafa Necati’nin de amacı ve ülküsü olmuştur. Bu amaçtan hareketle TBMM’de 20 Mart 1926'da bakanlık merkez teşkilat yasa tasarısı görüşmelerinde eğitim teşkilatının ıslahı için öncelikle düşünülecek konunun öğretmen yetiştirme olduğunu belirtmektedir.
     Mustafa Necati, yapılacak tüm çalışmaların nitelikli bir öğretmen ordusuyla gerçekleştirilebileceğini biliyordu ve öncelikle eğitimin yapıtaşları, asıl neferleri olan öğretmenleri, öğretmenlik mesleğini “maarif hizmetinde aslolan öğretmenliktir” yargısıyla taçlandırmakla ve yeniden inşa edilecek toplumun yapıtaşlarını güçlendirmekle işe başlamıştır.
     Okul ruhunu, meslek aşkı taşıyan, özverili, gayretli öğretmenlerin oluşturduğunu her fırsatta vurgulayan Necati; öğretmen ordusu, kadrosu yapılmadan doğrudan doğruya kapılı, duvarlı binalar yapmanın doğru olmayacağını; gerçek, nitelikli öğretmen kadrosu yetiştirildikten sonra o zaman memleketimizde eğitim yaşamının başlayacağını söyler.
     TBMM’nin 26 Nisan 1926 günlü oturumunda Mustafa Necati “bütün ülkede eğitimin canlanması için kesinkes bir öğretmen ordusuna gereksinme” olduğunu yineler.
     9 Şubat 1926’da TBMM’de eğitim işleri hakkında gazetecilere verdiği demeçte, milli eğitim bakanı olduktan sonra uzunca bir süre görev etüdü yapmış olan Necati, eğitim sorununun hemen çözüme kavuşturulacak bir sorun olmadığından söz eder ve yapılacak işleri şu şekilde sıralar:
1) Merkez örgütünün güçlendirilmesi.
2) Genel Eğitim Kurulu.
3) Dil Kurulunun kurulması.
4) Eldeki kurumların yoğunlaştırılması.
5) Öğretmenlerimizin gönendirilmesi.
6) Bakanlığın il eğitiminin genişletilmesi.
7) Genel eğitimimize etkili olup şimdiye dek hükümetin sağlam denetiminden uzak kalmış kurumların sağlam bir denetime bağlı tutulması.
8) Köy okulları, köy öğretmen okulları, orta ve yüksek öğretmen okulları kurulması.
9) Bölge eminliği.
     Ayrıca bakanlığın görevinin yalnız okul çocukları olmadığı, aynı zamanda o güne kadar ihmal edilmiş halka da halk dersaneleri ve kütüphaneler açarak, konferanslar vererek, sinemalar kurarak vb. rehberlik etmek olduğunu da belirtmektedir.
     10 bölge merkezinde öğretmen okulu inşaatlarının başlatılması, uzman öğretmen yetiştirmek üzere Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi, yeni bir ilkokul izlencesinin hazırlanması ve toplu öğretime Avrupa ile aynı anda geçiş, ortaöğretimin parasızlaştırılması, okul kitaplarının bakanlıkça basılması, yabancı okulların denetim altına alınması, köy öğretmen okulları modeli planlaması, Harf Devrimi, yeni harflerin öğretimi için Millet Mekteplerinin açılması, okuryazar insan sayısının hızla artırılması, okuma-yazma kursları açılması, nitelikli öğretmen yetiştirme, nitelikli eğitime verilen önem, okul dışı zamanların verimli değerlendirilmesi için spor ve izcilik çalışmaları, var olan kütüphane ve müzelerin varsıllaştırılması, güzel sanatlar eğitiminin çağdaş ülkeler düzeyine çıkarılması için yapılan çalışmalar, mesleki eğitime önem verilmesi, gençlerin zararlı yayınlardan korunmasına yönelik titiz çalışmalar Mustafa Necati’nin bakanlık döneminde bizzat yürüttüğü çalışmalardır.
     Burada kısa bir ayrıntıya yer vermek isterim. Mustafa Necati’nin bakanlık döneminde müsteşarı Nafi Atuf (Kansu)’nun yardımıyla buldurup takımına aldırdığı değerli kişilerden biri olan ve kendisinden sonra milli eğitimde geniş gelişme ufukları açan Hasan Âli Yücel tarafından 1939’da TBMM’ye Çocuk ve Gençlik Yayınlarının özelliklerine ilişkin bir rapor sunulmuştur. Bu raporda çocuk ve gençlik yayınlarının taşıması gereken nitelikler ayrıntılı biçimde yer almakta, rapor meclis üyeleri tarafından değerlendirilmektedir. Ancak 12 Mayıs 1927 tarihinde, TBMM’de bakanlık bütçesi görüşmeleri sırasında Mustafa Necati, meclise sunulan bu rapordaki içeriği taşıyan, nitelikli çocuk ve gençlik kitaplarında olması gereken özelliklerle ilgili ayrıntılı bir konuşmayı bundan tam 12 yıl önce yapmıştır.
     M. Necati, 22 Nisan 1926’da TBMM’de öğretmen okullarının yapıları için yapılacak yardım hakkındaki yasa tasarısı görüşmelerinde kendisine Kayseri’den gönderilen bir telgrafı aktarır. Telgrafta halkın okulun parasının kendilerinin vermeye istekli oldukları, okul yapacakları ve öğretmen istedikleri bildirilmektedir; yani halk okuma gereksinimi duymaktadır.
     23 Mayıs 1926’da üniversite (Darülfünun) bütçesi görüşülürken üniversitenin bakanlık emri altında olmayıp, müstakil yani bağımsız bir kurum olduğu, üniversitelerin herhangi bir kurum tarafından yönetilmeleri durumunda ortada bir üniversite yapısından söz edilemeyeceğini belirtir. Şu takdirde üniversite bağımsız, bilim özgür olmalıdır. 5 Haziran 1926’da üniversitede (Darülfünun’da) verilen bir davette gençliğin en önemli görevinin bilim yolundan gitmek olduğunu, Türk milletini en yüksek konuma getirecek olanın da yine bilim yolunda ilerlemiş üniversite gençliği olduğunu dile getirmektedir.
     Konya Öğretmenler Birliği tarafından 15 Ağustos 1926’da düzenlenen bir toplantıda Türk milletinin rehberi olan Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde çizilen programın ebedi Türkiye Cumhuriyeti’ni yarattığını ve öğretmenlerin görevinin Türk milletine cumhuriyet ilkelerini öğretmek olduğunu, tersi durumda memleketin yaşamının tehlikeye gireceğinden söz eder. Bunun için sürekli birlik ve beraberlik çağrısında bulunan Mustafa Necati “El ele veriniz. Hepimiz aynı ailenin öz çocuklarıyız. Aynı vatanın yükselmesi için çalışınız,” diyerek gençliğe altın öğüdünü vermektedir.
     Dünyada yapılmış devrimler arasında ulusumuzun yapmış olduğu çok kökten ve çok samimi, büyük devrim olan Türk Devriminin lideri Gazi Mustafa Kemal, Türkler kadar bütün dünyanın merak ve hayretle takdir ettiği Büyük Rehberdir. Mustafa Necati genç öğretmenlere mesleklerini, birbirlerini, yüce Türk milletini ve kendilerine geleceğe giden yolu çizen bu Büyük Rehberlerini daima sevmelerini öğütler.
     Zamanın tanıklarından birisi, o yıllarda yaşanan atmosferi kaynaklarda şöyle aktarıyor:
     “O yıllarda öğretmenlerin sözlüklerinde ne demokrasi, ne sosyal adalet, ne insan hakları, ne çocuk hakları, ne fırsat eşitliği, ne halka dönük eğitim… gibi bugünün çok kullanılan sözcükleri kavram olarak bile yok iken, eylem olarak bu düşüncelerin içinde bulunduğumuzu, o zamanlar bu düşünceleri gerçekleştirme çabası içinde olduğumuzu şimdi anlıyoruz. Bu kavramlar zamanla yazılara, yasalara, kitaplara girdikten, dillerde dolaştıktan sonra görüldü ki, o yıllarda bu düşünceler ve öğretmene saygı, öğretmenlik saygınlığı, değerbilirlik zaten solunan bir havaymış. Bu düşünceler yasalar, konferanslar, söylevler ve sözlerle değil, insanlarda ve özyapılarda yani karakterlerde var olmakla gerçekleşirmiş. Ve zaman gösterdi ki, demokrasi yasalarda, anayasalarda değil; hepsinden önce beyinlerde, gönüllerde ve tinlerde (ruhlarda) varsa gerçekleşir.”
     Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından biri 1 Kasım 1928 tarihli Harf Devrimidir. Bizi aslımıza, özümüze, güzel Türkçemize döndüren büyük devrim hareketi... Türk dil yapısına hiç uygun olmayan eski harfler ve onların öğrenimi için yitirilen uzun zaman... Zaten 3 yıl olan köy ilkokullarında bu süre ancak okuma-yazma öğretimine ayrılıyordu. Çocuklar yaşamda gereken bilgiyi edinemeden okuldan mezun oluyordu. Okuma-yazma oranı % 10 gibi çok düşük bir orandı.
     Yeni harflerin kabulüyle başta başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde tüm yurtta okuma yazma seferleri başlatılmıştır. Peki neden? Çünkü bireyle toplum arasında üçüncü bir terim vardır: İnsanlık. Ve eğitim, bizzat buna tanıklık eder. Temel hak olan insan olma hakkının olmazsa olmaz gereği eğitim (“okuma-yazma”dan evrensel okuryazarlığa uzanan süreç) ile demokratik toplumlar düzeyine ulaşılır. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk gibi Harf Devriminin yürütücüsü olan M. Necati’nin de kafasındaki düşünce aynıdır: Eğitim tümden halk içindir.
     Millet Mekteplerinin görevi de burada başlar. Bu mekteplerde halka yalnızca yeni harflerle okuma-yazma öğretmekle kalınmaz, ayrıca onlara toplumsal ve iktisadi yaşamlarında işe yarayacak bilgi ve beceriler de edindirilmektedir.
     Sonuç
     Atatürk Devrimlerinin yılmaz savunucusu ve içten uygulayıcısı olan Mustafa Necati, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde kısacık süren yaşamına karşın gösterdiği olağanüstü başarılarla tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır.
     Eğitimin öznesinin insan olduğuna inanan Mustafa Necati çalışmalarını hep insan merkezli yürütmüştür. O, gerçek bir hümanistti. Gerçek bir hümanist, halkın mücadelesine katılmasına neden olan, halka duyduğu güven ile ayırt edilebilir. O, davasına duyduğu güven kadar halka da güven duymaktaydı. Çünkü o, halkın çocuğuydu.
     Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleri ile onun yürütücüsü olduğu tüm çalışmalar aslında ülke çapında bir Kültür Devriminin alt başlıklarıdır. Onlar sayesinde Türk halkının yüzyıllardır üstünde bulunan ölü toprağı atılmakta, Türklerin öz kültür filizleri yeniden yeşertilmektedir.
     1 Ocak 1929’da Millet Mekteplerinin açıldığı gün yitirdiğimiz Mustafa Necati yaşasaydı kimbilir daha ne büyük başarıların altına imza atardı sorusunun akıllarda canlanması kaçınılmazdır. Mustafa Necati çok erken ayrıldı bu dünyadan; ama onun sayesinde geride kalanlara, umudunu yitirenlere 35 yıllık bir ömür içinde bile neler başarılabileceği kanıtlanmış olmuyor mu?

KAYNAKLAR
− ALTUNYA Niyazi, Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi (20.12.1925-01.01.1929), Haziran 2009.
− BARAN ALİM Tülay, Mustafa Necati’nin Söyledikleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2008.
− DUPRE Ben, Gerçekten bilmeniz gereken 50 Felsefe Fikri, Domingo Yayınları.
− ESKİ Mustafa, Cumhuriyet Döneminde Bir Devlet Adamı Mustafa Necati, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1999.
− İNAN M. Rauf, Mustafa Necati Kişiliği, Ulusal Eğitime Bakışı, Konuşma ve Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1980.
− KOCABAŞ Kemal, ARIKAN Zeki, Ölümünün 80. Yılında Mustafa Necati ve Cumhuriyet Eğitim Devrimi Sempozyum Bildirileri 2-3 Ocak 2009, İzmir, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları, 2009.